6 Şubat 2023…
Canımızın yandığı, kayıplarımızın olduğu, ülke olarak zor bir döneme girdiğimiz tarihi bir gün…
Asrın Felaketi olarak nitelendirilen bugünün yaralarını sarmak epeyce bir vakit alacak… Gerek Deprem Bölgesinde yer alan kardeşlerimiz açısından gerekse harici illerde yaşayanlar için zor bir sürecin içindeyiz.
O günün ardından, yapılan yardımlar bizi sevindirirken bir kısım olaylar ise oldukça üzdü.
Koordinasyonların kurulumundan sonra insanların ne kadar duyarlı olduklarını bizzat gören biri olarak ülkemin insanlarıyla gurur duyduğumu ifade edebilirim.
Herkes nereye nasıl yetebiliyorsa; kendinden, ailesinden, işinden fedakârlık ederek el pençe olma yolunda gösterebileceği en iyi marifetini gösterdi. En büyüğümüzden en küçüğümüze kadar acıyı paylaşma yetimizi sağlıklı bir şekilde kullanabildik ve hala kullanıyoruz. Nihayetinde ortaya inanılmaz bir iş birliği çıktı. Bu da insanımızın ne kadar duyarlı olduğunu bir kez daha gösterdi aslında. Bilinçli insanların, bir kısım insanların alakasız tavırlarına çok aldırış etmeden amaçlarına odaklanması da çalışmaların hızını hiç kesmedi.
Malumunuz sosyal medyanın kullanım amacı dışına çıkan ya da çıkarılan şahısların önüne geçmek çok kolay olamıyor ne yazık ki… Gereksiz siyasi paylaşımlarda bulunmak, özel hayatı ortaya sermek, muhalefet yapmak ve daha birçok icra gibi…
Şahsım adına birçok şeye gözlerimi de kulaklarımı da kapatarak, nerede neye ihtiyaç var ise orada olmaya çalıştım. Gerek basın kimliğimle, gerek insani tavrımla.
Bana göre; ortada bir acı varsa, acının yaralarını sarmak önceliğimiz olmalı. Kime nasıl yardımcı olabiliriz bunu düşünmeliyiz. Farklı tutumlar, yara sarmıyor ne yazık ki. Farklı düşünmek doğaldır, ama her farklılık her zaman ortaya saçılmamalı.
Saygının insan hayatındaki duruşu mühimdir. Kimisi bunu en oluru ile taşıyabiliyor kimisi de maalesef başarısız oluyor. Gündemde 10 ilin Deprem Felaketi varsa bunu görmezden gelip konuyu alakasız yerlere çekmek ne kadar olası. Ne kadar işlevsel…
Türk emekli subayı, güvenlik danışmanı ve yazar Mete Yarar’ın söylediği bir söz vardı. ‘Eksikler elbet olacak, sorulacak hesap varsa elbette sorulacak; fakat şimdi zamanı değil.’
Kesinlikle tasvip ettiğim bir düşünce. Zamanımız dar ve hızlı olma peşindeyiz. İnsan ya destek vermeli, ya da engel olmadan kenarda susup oturmalı. Harici şeyler olayları çözmede etkili bir unsur olmuyor. Yormaktan, üzmekten, zamanı kaybettirmekten başka hiçbir işe de yaramıyor. Eğer gerçekten insan odaklı iseniz bu tür olumsuz tavırların içinde olmazsınız zaten. Aklınız da vicdanınız da buna müsaade etmez.
Geçenlerde ilkokul öğretmeni bir bayan ile tanıştık. Gündem ile ilgili konulardan sohbet ederken kendisine bir gazetem olduğunu ve Deprem bölgesinden gelen çocuklarımıza gazetemde gerek hikâyelerinden gerekse çizdikleri resimlerden yayınlamak istediğimi, bu konuda çocuklar var ise seve seve harekete geçeceğimi söylemiştim. Kendisi birkaç gün sonra bana bir fotoğraf gönderdi. Öğrencilerinden bir tanesi (depremzede değil fakat çok duyarlı bir çocuk olduğunu söyledi.) resim çizmiş bana gönderdiler. Çizime baktığımda; ‘Ah be çocuk, keşke büyüklerimiz de senin gibi masum ve umutlu düşünebilse’ dedim.
→ → → → → → → → → → → → → → → → →
Gördüğünüz üzere dünyanın bir kısmı yarılmış ama üstünde yıkılmayan bir ev ve sapasağlam yeşil bir ağaç yer alıyor.
Çocuk aklı dediğimiz o akıl; bizlere acıyı da göstermiş ama acının yanı sıra evin ve doğanın hala ayakta olabileceğini söylüyor. Umudunu yitirmemiş taptaze bir beyin.
Biz büyükler yaşadığımız kimi olumsuz olayların etkisi ile ne yazık ki umut etme noktasında eksiklikler yaşayabiliyoruz. Hal bu ki, sağlam bir tevekkülle hayata sarılabilsek; olumsuzluklara rağmen, yarını hep inançla bekleyebilsek, daha güçlü olmayı başarabilsek; bu çocuktan farkımız kalmayacak ya da bir parça onun gibi düşünmeye çalışacağız. Beynimizde oluşabilecek depremlere karşı kendimize önlem alabilirsek; sanıyorum olaylar karşısında empati yeteneğimizi de sağlıklı bir şekilde icra edebiliriz.
Bu süreç ne kadar daha devam edecek bilmiyorum. Depremzede ailelerimiz bir yerlere yerleştirilmeye başlandı. Enkaz çalışmaları devam ediyor. İhtiyaç sahibi aileler tespit diliyor. Şuan onların her biri hayatının ikinci dönemine girmiş gibi. Çokları sıfırdan bir hayata ait olmadıkları şehirlerde kimi can kayıpları ile başlamaya çalışıyor.
Gerek Valilikler, gerek Belediyeler, ilgili kurumlar STK’lar Gönüllü topluluklar üzerine düşenin fazlasını yapıyorlar. Fakat biz gönüllü insanlar olarak bu ilgili mercilere destek vermez, sabır göstermezsek; hayatlarına devam etmeye çalışan bu kardeşlerimize hiçbir faydamız olmayacak. Algılarla, muhalefetle, oturduğumuz yerden konuşmakla asla ve asla merhem olamayacağız. Duam o ki; önümüzdeki seçim sürecinin krizi, depremzede kardeşlerimizin yarasını daha da kanatmasın…
Bu vesile ile Depremde hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa, acısıyla eksikleri ile hayata tutunmaya çalışan kardeşlerime sabırlar diliyorum…
Kendime söyleyebileceğim en hakikatli söz ise, bugün dokunduğun bir gönül, yarın senin kalbine dokunacak güzellikler çıkaracak karşına… Umudunu yitirme ve güçlü ol… Sakın unutma. Onlarla aranda hiçbir fark yok. Hepimiz insanız.
Tevekkeltü Alallah…
Dua ile Selam ederim…