Her sınıf ve her seviyede insan için örnek bir şahsiyet olan Allah’ın son elçisi Hz. Muhammed (SAV), evlilik hayatı boyunca hanımlarından gelebilen kıskançlık, çekememezlik, kızdırıcı ve can sıkıcı münferit davranışlara sabırla ve tatlılıkla mukabele etmiş; azarlama ya da şiddete asla yer vermemiştir. Hanımlarına çok samimi ve içten davranmış, onları sevinçte ve tasada ortaklar kabul etmiştir. Bütün bu yönleriyle sadece kendi asrında yaşayanlara değil, günümüz modern insanına da rol model olacak bir özelliğe sahiptir.
Belki de okuyucularımızdan bazıları, 'Kadınlar Gününde Peygamberimizi tanıtmanın ne anlamı var? Acaba bunda bir kasıt mı var' diye akıllarından geçirmiş olabilirlar. Evet, tabi ki bir kasıt var. Şayet bir tarafta mağdur edilen hanımlar, bir taraftan madur eden erkekler varsa; o zaman öncelikle madur edeni eğitmekle işe başlamak gerekmez mi? İşte O doğru Reçete Alemlere rahmet olarak gönderilmiş Hz. Peygamberden daha iyi kim olabilir ki...
O halde devam edelim...
Hz. Peygamber henüz kendisi yirmi beş yaşında iken, ilk evliliğini kendisinden on beş yaş büyük, dul bir hanım olan Hz. Hatice ile yapmış, Hz. Hatice annemizden altı çocukları olmuş, vefat edinceye kadar da bir başkasıyla evlenmemiştir. Onunla mesut bir aile hayatı geçirmiştir. O kadar ki, ileriki yıllarda kendisiyle bakire birisi olarak evlendiği Hz. Aişe annemizin yanında Hz. Hatice' den bahsedince, Hz. Aişe annemiz: " Ey Allah'ın Resulü beni mi daha çok seviyorsun Hatice'yi mi" diye soruyor. Hz Peygamber hiç tereddüt etmeden: " Göklerin en hayırlı kadını İmran: On kızı Meryem, yeryüzünün en hayırlı kadını ise, Hüveylid kızı Hatice'dir" buyurdular… Hz. Aişe, kadınlık içgüdüsü ile: "Onun benden üstün nesi var? Oysa ben ondan daha genç ve bakire olarak sana geldim ve ondan daha da güzelim" deyince Allah Resulü, hiç toz kondurmadığı o ilk göz ağrısı için:" Hayır, bana ondan daha hayırlı bir eş nasip olmadı. Beni kimseler tasdik edip doğrulamadığı bir zamanda o doğruladı. O herkesin bana yüzünü döndüğü günde kol kanat gerdi... İlk vahiyle beraber şaşkınlık yaşadığım o zor günlerde 'Acaba bana kim inanır dediğim' günlerde; " Hiç tereddüt etme ya Muhammed (sav), hiç kimse sana iman etmezse bile, ben sana iman eder, kıyamet günü de Allah'ın huzurunda şahitlik ederim." diye beni teselli eden O idi… Benim dünyada bir dostum vardı, o da Hatice idi" diyerek, "Vefa" nın ne demek olduğunu insanlığa öğretiyordu…
Bu hadise, aynı zamanda bütün hayatı sevgi, şefkat ve merhamet üzerine kurulu olan, değil insana; ordusuyla giderken yol kenarında yavrulamış bir köpeğin dahi yavrularına zarar gelmesin diye başına nöbetçi diken bir peygamberi eleştirmek için, yaşadığı devirde en azgın düşmanları tarafından dahi eleştiri konusu edilmeyen bir meseleyi, sırf günümüz anlayışıyla izah edilmesi zor olması nedeniyle eleştiri konusu yapıp "Hz. Muhammed (sav) neden çok evlilik yapmıştır?" Sorusuna da kısmen bir cevap teşkil etmektedir. Zira gönderildiği asırda kendisine, sihirbaz dediler, Mecnun dediler; ama asla niye çok evlilik ve ya kendisinden küçük yaştaki birisiyle evlilik yapıyorsun? demediler. Çünkü Rasulullah'ın sonradan yapmış olduğu evliliklerin her biri, bir nedene, bir hikmete dayanmakta idi. Bu konuya bu kadarlık bir açıklama getirdikten sonra, asıl konumuz olan dünümüz modern insanına örnek olacak evlilik hayatından bir kaç kesiti sizlerle paylaşmak istiyorum:
Nitekim Hz. Peygamber (asm)'in, hanımlarıyla basit denilebilecek problemleriyle bile ilgilendiğini görüyoruz. Hanımlarını övmesi, sevdiğini ifade etmesi, hanımının kendi dizine bastırarak hayvana binmesine yardımcı olması, kendisine yapılan yemek davetine "Hanım da gelirse" şartıyla icabet etmesi, ağlayanın gözyaşlarını elleriyle silerek teselli etmesi gibi... Hanımlarını memnun etmeye yönelik pek çok davranışının yanında; onlarla sohbetlerde bulunmuş, onlarla istişare etmiş, her birine ilgi göstermiş, kıymet vermiştir. Yalnızca hanımlarına değil, hanımlarının yakınlarına da iltifat etmiş, alakadar olmuştur.
İşte O güzel Davranışlarından bir kaçı:
- O, şiddete karşı idi:
Hz. Ayşe (r.anha) ile aralarında küçük bir tartışma yaşanır. Sonunda konuyu bir hakeme götürmeyi kararlaştırırlar. Hz Peygamber (asv) hakem olarak Hz. Ayşe (r.anha)'nin babası Hz. Ebubekir (ra)'i önerir. Hz. Ayşe (r.anha) de kabul eder. Hz. Muhammed (asv) konuyu Hz. Ebubekir (ra)'e anlatmaya başlarken eşi Hz. Ayşe (r.anha) sözünü keser ve: "Anlatımında adaletli ol." diyerek Peygamberi uyarmaya kalkışır.
Bu uyarıyı peygambere karşı önemli bir saygısızlık olarak kabul eden Hz. Ebubekir (ra), kendine hâkim olamaz ve kızının yüzüne bir tokat atar. Hz. Muhammed (asv)'in kaşları çatılır. Hemen baba ile kızın arasına girerek, bir yandan Hz. Ayşe (r.anha)yı teselli etmeye çalışırken, diğer yandan da sert bir tonla Hz. Ebubekir (ra)'e: "Ey Ebubekir! Seni hakem kılmaktan maksadımız bu değildi." diye seslenir.
2) O, gönül rızasına dayanmayan bir evliliği kabul etmezdi:
Ensar’dan Hidame’nin kızı Hansa, Hz. Âişe’ye gelir ve şu şikâyette bulunur: “Babam itibarını arttırmak için beni kardeşinin oğlu ile evlendirdi. Ben ise istemiyorum.” Hazret-i Âişe, “Resulullah (sav) gelinceye kadar bekle.” diye oturtur. Resulullah (sav) teşrif edince, Hz. Âişe durumu O'na anlatır. Rasulullah (sav) hemen kızın babasını çağırtır ve evlenme yetkisini kıza verir.
Bunun üzerine Hansâ Resulullaha (a.s.m.) şöyle der: “Yâ Resulallah! Ben babamın yaptığı bu nikâhı kabul ediyorum, ancak babaların, kızlarına evlilikte böyle yetkisinin olmadığını bildirmek istedim.” (Neseî, Nikâh: 36)
3) O, haksızlık edilmesine tahammül edemezdi:
Eşler arasında bazen sözlü tartışmalar, kıskançlıklar olurdu. Birinde Yahudi asıllı olan
Hz. Safiyye (r.anha)'yi, eşlerinden bazıları : "Yahudi kızı" diyerek küçük görmek ister, kızdırırlar. O da gidip üzüntüsünü Hz. Peygamber (asv)'e açar. Allah'ın Elçisi, Hz. Safiyye (r.anha)'ye:
"Bak", der "Bir daha aynı şeyleri söyleyecek olurlarsa, sen de şu cevabı ver: ‘Benim kocam Hz. Muhammed (asv), babam Hz. Harun (as) amcam da Hz. Musa (as)'dır. Bu durumda ben hepinizden daha üstünüm!’
Daha birçok örnek vermek mümkün… Ancak, şimdilik bu kadarla iktifa edip, özetle şunu diyebiliriz: insanlık, dünyada huzur ve saadet istiyorsa, en güzel örnek; insanlığın şimdiye kadar gördüğü en mükemmel eş olan Hz. Peygamber'in hayatını çok iyi tetkik etmeli ve hayatlarına yansıtmalılar…
Örnek alıp, O'nun yolundan gidenlere selam olsun...